17 Haziran 2013 Pazartesi

Kitap Alışverişim 2



Herkese merhaba.
Okullar da bitti. :D
Öğrenciler olmadan sakin bir seminer dönemine başladık. Ve seminer konumuz da Hızlı Okuma ve Teknikleri üzerine. İlgimi çekiyor biraz. Zamanında dersine, kitaplarına çok aşina olsam da. Zaten benim okuduğum kitaba şaşıyor herkes.

Neyse, duramıyorum. Stres yaptıkça kitap alıyorum.
Malum düğün öncesi ama. Almam gereken bir sürü şey varken yine kitap almadan edemiyorum.


Sevdalım Hayat: Livaneli'ne takmış durumdayım. Zaten şu anda Kardeşimin Hikayesi'ni okuyorum. İnanılmaz akıcı ve merak uyandırıcı. Harika gidiyor. Ve yazarın tüm kitaplarını okumaya çalışıyorum. Son iki kitabı kaldı okumadığım. Onları da en kısa zamanda :)


Beni Seç: Açıkçası bu ara kendimi hafif kitaplar okumaya adadım. Şöyle yazlık kitaplar denebilir. Akıcı, kolay, eğlenceli türden. Yoğun bir eğitim döneminden sonra ben de hak ettim bunu. Zaten çok satanlar arasındaki serilerden biri. Dedim ikisini de alayım. Çok merak edersem ikincisini anında bulamayabilirim. Bu sebeple Elit'i de aldım. Migros'ta tüm kitaplarda % 40 indirim vardı. Ondan faydalanarak aldım bunları da zaten. Çok da iyi oldu.

Med Cezir: Yine sevdiğim yazarlardan Elif Şafak'ın okumadığım tek kitabı buydu. Kısmet bu zamanaymış. Üniversitede iken de Elif Şafak'a takıktım fena halde. Şu sıralar kitap çıkarsa da okusak. Yine Aşk gibi damgasını vurabilecek şekilde olsa fena olmaz.

Obsidiyen ve Oniks de yine şu aralar popüler olan serilerden. Okumayayım diyordum ama duramadım. Dediğim gibi hafif olur, iyi gider diye bunu da aldım. İnşallah değer.

Maraz da, Hande Altaylı'nın Kahperengi'sinden sonra merak ettiğim bir kitaptı. Ama bulamıyordum. Buldum, hemen aldım. İnşallah bu da güzeldir.






Bu aralar okuma isteğim iyice arttı.
Sizlerin de öyledir umarım.

Dilerim, dolu dolu geçer herkesin tatili.
Kitaplarla bir de... ;)




1 Haziran 2013 Cumartesi

Kitap Kulem






Ve işte bu da benim kitap kulem.
Herkesin var da benim yok mu??!! :D :D

Okunmayı bekleyen kitaplar...
Ben de onları sabırsızlıkla okumayı bekliyorum.  
Bir yandan da yenileri ekleniyor bu kulenin inşaatına.
Ama bir süre almayacağım. 
Ya da az alacağım becerebilirsem.






1. Cehennem / Dan Brown
2. Kitap Hırsızı / Markus Zusak
3. Kibele'nin Sırrı / Julliet Marillier
4. Rücu / Mauro Martino
5. Kardeşimin Hikayesi / Zülfü Livaneli
6. Od / İskender Pala
7. Şibumi / Trevanian
8. Ölüm Pornosu / Chuck Palahniuk (Yarım kalmıştı)
9. Beyaz Zambaklar Ülkesinde / Grigory Petrov
10. Kış Günlüğü / Paul Auster
11. Kavim / Ahmet Ümit
12. Canan Tan / En Son Yürekler Ölür
13. İnci Gibi Dişler / Zadie Smith
14. Kaplumbağa Terbiyecisi / Emre Caner










Mayıs Kitaplarım



Sıra mayıs okumalarımda.
Bu ay Nisan ayı gibi çok okuyamadım ama kitaplarım kalındı ve Anneler Günü kutlamaları sebebiyle çok yoğunlaşamadım kitaplara. Ve bir de yeni diziye başladım: Vampir Günlükleri. Ne zamandır başlamak istiyordum ama elim varmıyordu. Sonunda başladım. İlk dört-beş bölüm sarmadı ama sonra heyecanlanmaya başladı. Şu an 1. Sezon bitmek üzere. Ama bazen vicdanım da el vermiyor, kitap okumama engel oluyor diye. Ama maalesef geçen ay bir rahatsızlık geçirdim. Gözümde alerji çıktı. Lens kullanıyordum. Mikrop kapmış ve alerji olmuş. Gözüm kanlanmıştı, sulanmıştı, nezle gibiydi. Birkaç gün zoraki evde durdum, seminere gidemedim müdürü anca ikna ederek. Doktor da bir üç-dört hafta kullanma dedi. Gözlük verdi. Yeniden gözlüğe dönmek çok zoruma gitti. Okulda arkadaşlar, öğrenciler falan gözlüklü halimi daha çok beğendiler ama ben istemiyorum yaa. Hele düğüne kadar iyileşmezse diye tedirginim. Düğünde falan gözlüklü olmak istemiyorum. Tabi buna bir ay oldu. Gözlükle idare ettim. Bu hafta da düşündüm ki, solüsyondan olabilir. Ki o zaman solüsyonu değiştirmiştim. O da taa geçen seneden kalmaydı ve uyduruk bir markaydı. Dün aldım bir tane, asıl kullandığım markadan. Tekrar deneyeceğim. Çünkü lensle hiçbir sıkıntım yoktu. Birden oldu. İnşaallah iyileşir. Dualarınızı bekliyorum.

Hey, nereden nereye gelmişim.
Bu arada okulda orta yaşlı bir bayan hocamız var. Otobüste falan onun yanına oturuyorum genelde. O iki güne bir elimde farklı kitap gördükçe kıskanıyor. "Hocam, ne kadar çok okuyorsunuz böyle? Ben okuyamıyorum. Ayrıca kitapları orijinal mi satın alıyorsunuz?" diyor. :D  Benden yaşça büyük ve deneyimli bir öğretmenden bunları duymak harika. Hele çoğu arkadaşla konuşmayan bir hoca ise. 

Tabi babam da çok kızdı bu rahatsızlıktan sonra. "Bırak artık okumayı!" dese de yine okuyorum, ona pek görünmeden. :)






Neyse efendim, gelelim mayıs kitaplarıma.

- Şahika ve Feraye / Sinan AKYÜZ
- Tatlı Bela / Jamie McGuire
- Leyla'nın Evi / Zülfü Livaneli
- İki Yeşil Susamuru / Buket UZUNER
- Son Oyun / Ahmet ALTAN



Şahika ve Feraye: Çok akıcı kitap. Basit kitap. Ama özenilmemiş. Bir çırpıda yazılmış gibi. Canan Tan'ın Piraye'sine benziyor bazı kısımlar. Ama yazar istese, daha güzel yazabilirdi. Tarihi araştırmaları kurguyla yedirebilirdi. Ama ikisi ayrı çizgilerde gibi, iç içe girememiş bence. Olaylar hızlı gelişiyor bazen. Aralarda boşluklar var. Daha iyi olabilirdi yaa. Aceleye gelmiş gibi. 

Daha önce Canan Tan'ın Hasret'i ile karşılaştırmıştım. Aynı zamanlarda çıktı iki kitap da. Benzer yönleri var ama bunu nitelik açısından daha zayıf buldum ben.







Tatlı Bela: Bu ayın yabancı kitabı da Tatlı Bela oldu. Yine ismini internet ortamında çok duyduğum bir kitaptı. Başından sonuna kadar çok şaşırtıcı gelişmeler olmuyor ama kitap kendini okutuyor. Sanki Alacakaranlık tarzı gibi ama tabi vampirler yok. Gençlik kitabı işte. Okunabilir. Ki özellikle bu tarz kitapları çok yoğun olduğum zamanlar için tercih ediyorum. Çerezlik babında. Fazla yormasın, kafamı sakinleştirsin, eğlendirsin, keyif versin gibisinden.

Nitekim de öyle oldu. 






Leyla'nın Evi: Bu ay da Livaneli ile şenlendirmişim kendimi. Yine beğenerek okuduğum bir kitap oldu. Gelenekler ve geçmiş ile ilgili olan bu kitap, benim için Livaneli'nin ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha kanıtladı. 

Aldığı ödülleri fazlasıyla hak etmiş.

Dili, üslubu, kurgusu her şeyiyle harika!

"Kardeşimin Hikayesi" adlı kitabı yeni çıktı. Diğer ay da inşallah onu okumayı düşünüyorum.








 İki Yeşil Susamuru: Yine yıllardır okumayı istediğim bir kitabı bu ay okuyabildim ancak. Yine doğru zamanlamayla. Buket Uzuner bu kitabı ile çıktığı zaman için bence bir adım önde olduğunu belli etmiş. Aile ve eşler arasındaki ilişkilerde yaşanan zorluklar, sıkıntılar çok güzel betimlenmiş. Tespitler harika. Yıkımlar ve başlangıçlar için başarılı bir eser. 
Okumanızı tavsiye ediyorum.
Bende etkisi hala sürüyor.





Son Oyun: Şu an hala elimde olan kitap. Devam ediyorum okumaya. Beğendiğim yerleri var ama yazarın Tanrı ile konuşmalarını hiç beğenmedim. Çok kışkırtıcı. Sorduğu sorular, bir arkadaşla yapılan muhabbetten alınma sorular gibi. Onun inandığı Tanrı ile benim inandığım Allah aynı ise eğer, bana çok ters. 

Bunun dışında cinsellik ön planda. Kurgu basit ama hala bitmediği için şimdilik bu kadar yeterli.

Bakalım artık...






 Darısı size ve haziran ayına olsun.
Bol okumalı ve kitaplı günler diliyorum.
Bu güzel yaz günlerinin kitaplarla şenlensin...






Nisan Kitaplarım



Herkese merhaba.
Kitaplarımla ve kitap yazılarımla geldim. 
Okul çok yoğun geçiyor, dersler, yazılılar, kutlamalar, yarışmalar derken, çocuklardan çok ben yoruluyorum. Bir de düğün hazırlıkları tabi yavaş yavaş. 
Kendime fırsat bulamıyorum. 
Ama takip ediyorum herkesi. 

Gecikmiş Nisan Kitaplarımı yazayım önce ben. Nisan ayı kitaplar açısından da yazarları açısından da benim için verimli bir okuma dönemiydi. Başarılı yazarlar ve severek okuduğum kitaplardı.




- Düğümlere Üfleyen Kadınlar / Ece TEMELKURAN
- Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin ALİ
- Son Ada / Zülfü LİVANELİ
- Hasret / Canan TAN
- Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü / Aimee BENDER
- Menekşeler Atlar Oburşar / Hüsnü ARKAN



 Düğümlere Üfleyen Kadınlar: Uzun zamandır böyle "kadın" ve "yolculuk" romanı okumamıştım. Ece Temelkuran gibi çok gezen ve iyi gözlem yapan, bunu da kağıda iyi aktaran kadın yazarlarımız çok az. O da başarılı olanlardan biri.  Nitekim kitabını da beğenerek okudum. Her bir bölüm geri dönüşlerle tempoyu arttırmaya çalışırken gerçekten de kitabı elimden bırakamadığım anlar oldu. 
Herkese, tüm kadınlara ve özellikle annelere tavsiye ediyorum Düğümlere Üfleyen Kadınlar'ı. 
Kitabı okurken öğrencilerim bile kitabın isminden anladı. "Hocam, kadınlar büyü mü yapıyor?" dediler. Zeki şeyler. :)
Filme uyarlanabilecek bir eser olduğunu da düşünüyorum ben.








 Kürk Mantolu Madonna: Edebiyatımızda var olan ama popüler kültür yüzünden unutulmaya yüz tutan güzel eserlerden biri... Niçin daha önce okumamışım diye söylendim durdum. Okurken ağladığım yerler, tespitlerine hayran kaldığım kısımlar oldu. Harika bir kitap. Tekrar tekrar da okunabilir. Sabahattin Ali tarzından farklı olarak yazdığı bu kitapta da edebi gücünü göstermiş ve kalemini konuşturmuştur diyebilirim. 
Okudukça insanın aşık olası geliyor. Acıtacak şekilde hem de. Okumakta geciktim belki ama ben de her kitabın da okunması için bir zamanı olduğuna inananlardanım. Her şeyin bir yeri ve zamanı olduğu gibi. Demek ki benim için de daha yeni gelmiş Kürk Mantolu Madonna'nın zamanı. 

Anı anına yazabilsem keşke de, söylenecekleri unutmasam. 




Son Ada: Türk edebiyatında yaşayan yazarlardan en başarılı bulduğum isimlerden biri Livaneli. Siyasette attığı adımlarla pek ilgilenmesem de, müziğini severim. Ama en çok da yazarlığını. Şöyle ki, kendini her alanda geliştirmiş bir insan. Yaptıklarıyla yetinmemiş, birikimini artırmış ve ilerlemiş. Bunu kitaplarında gayet net görebiliyoruz. Engereğin Gözü, Leyla'nın Evi, Edebiyat Mutluluktur, Sevdalım Hayat, Serenad derken çok yönlülüğüyle adını duyurmuştur. Keşke her yazar onun gibi olsa. Sürekli kitap çıkarmaktansa yıllanmış birikimini aktarsa... 
Son Ada, simgeleriyle ve kurgusuyla çok farklı bir kitap. Akıcı ve düşündürücü... Belki bizim sonumuz da öyle olacak. Ya da sona gerek yok, yaşadıklarımız da böyle.





Hasret: Canan Tan'ı hep dilinin basitliğiyle gördüm. Olaylar gerçek hayatta yaşanabilecek olaylardi. Ama bu sefer tarihi bir kurgu ile çıkıyor karşımıza ve bunun altından iyi kalkmış. Ki bence Sinan Akyüz'ün Şahika ve Feraye'sinden daha başarılı. Olaylar farklı ama ikisi de tarihi ve bazı benzerliklere sahip. 


Bunların dışında ön okuma çıkarması ile biraz önyargılı davranmıştım. Reklam amacı ile olduğunu düşündüğüm için üzülmüştüm. 

Çok olağanüstü olmasa da kitap güzeldi. 

"Odalara kilitledim hasretini
Sen koktu odalar."







Limonlu Pastanın Sıradışı Hüznü: Bu ay okuduğum tek yabancı kitap.  Bu ara çok satanlar arasında. Bloglarda da çok geçiyor adı, internetin çoğu alanlarında da.Yazarın dilini sevmedim. Bilmiyorum, çevirmede mi bir soğukluk var ben mi ısınamadım. Sonunu da sevmedim. Saçma geldi. Ayrıntıya girmek istemiyorum okumayanlar için, klasik yabancı ailesi gibi geldi. Filmlerde olur ya, kimsenin birbirinden haberi olmaz ailenin. Tuhatfı. Yok yaa, sevmedim işte. Hiç gereği yoktu okumamın. 
Tercih size kalmış.






 Menekşeler Atlar Oburlar: Mino'nun Siyah Gülü ile çok sevdiğim Hüsnü Arkan'ın bir kitabı daha. İsmi çok ilginç. Ama hepsi birer sembol kahraman için. Bunu da çok sevdim. Kurgusu şaşırtıcı. Basit, sıradan gibi geliyor ama son zaman damgasını vuruyor. Sanki yazarın kendine aitmiş gibi geldi çoğu özellikler. Onun hayatıymş gibi inandırıcı geldi anlatımı. 

"Dünya büyük bir tımarhaneydi." diye kaybedilmiş bir hayatı anlatır Arkan. Çoğu zaman inanmışımdır buna ben: Gerçek sandığımız şeyler aslında sadece bir oyundan ibaretse?.. Ya da tersi, oyun sandıklarımız gerçekse? Ve biz bunun farkına geç varıyorsak? Nasıl bir hayattır, kaderdir bu?

Yorum sizin.

Devamı gelecek inşaallah. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...