Geçen Cumartesi ehliyet sınavına girdim. Sonunda. İnanılmaz derecede sakindim, o dondurucu soğuğa rağmen. Geri giderken hocama içimden sayıp sövsem de iyiydi sürüşüm. Çok şükür geçtim. İki gündür de emniyette sürücü belgesini çıkartmak için uğraşıyoruz. Onu da bugün alabildim. Bu maceranın da sonuna geldik. Ablam da geçti ama o daha başvurmadı. Sınav günü bir bayan -çalışmalara hiç katılmadığı halde- bir cesaretle bindi. Biner binmez gazı kökledi. "Eyvahh!" dedi herkes. Neyse zar zor kalktı. Dönüşte bir de ne görelim?! Direksiyondan müfettiş iniverdi. Kız da yan koltukta. Anladık ki, indirmiş yarı yolda adam, sabredememiş. O arada ayak üstü konuştuğum çocuk da kızın abisi çıktı. :D İki dakika içinde bana gözlerimin ne kadar güzel olduğunu vs. söylerken ben ağzımı açıp tek kelime edemedim. Alakasız, hiç beklemediğim bir anda bir erkek benden hoşlandı. Tuhaf. Ben sınavdan sonra kantinde çay içerek ısınmaya çalışırken ben gidene kadar karşı masada oturup beni izledi. Ama üzgünüm. Ne vaktiydi ne de karşılığı olabilirdi.
B. Hocama bir kutu çikolata gönderme fikrim de engellendi. O kadar nazımı çekti, aynasını düşürdüm ama bir "teşekkür etme" şansım olmadı. Neyse, hakkını helal eder umarım...
"Canımmm." dediğiniz insanın yüzünde bir maske. Sizin karşınızda mutlu görünmeye çalışıyor. Size düşmanıymış gibi davranıyor. Kendi hayatıyla sizin hayatınızı kıyaslıyor, yarıştırıyor. Sizin mutsuzluğunuzu kendisine mutluluk kaynağı yapıyor. Ve de inanamıyorsunuz, o adamı nasıl sevdiniz?!! O fikirler nasıl ondan çıkıyor?!! Bilerek seni ezmeye çalışıyor. Ki zaten başkaları tarafından her olay, durum ve düşünce çarpıtılarak, abartılarak ortaya getirilirken neye güveneceğinizi bilemiyorsunuz. "Rabbim bana güç ver, sabır ver." dedikçe gözyaşının akmasını engellemeye çalışıyorsunuz. Bencillik onu bu kadar hapsetmişken... Siz "yeter ki mutlu ol." diye çekilirken o sizin üzüntünüzü kendisine meze yapıyor. Beraberken öyle de, ayrıyken niye böyle... Nefret etmek istiyorum, istiyorum, istiyorum...
Ama işine gelince, yüzü gülünce de değişiveriyor. Hangi haline uyum sağlayacaksınız ki? Dengeler birden değişiverirken hangisine inanacaksınız? Az süslendiğimde sırtımdan itekleyerek kızdığını belli ediyor, normalde dokunmaya karşı iken. Yerde oturmama gönlü elvermediğinde de tacımı çekebiliyor.
Ne yapacağımı bilmiyorum. Ama görüyorum ki, onun hayatının hiçbir parçasında bana yer yok. Yaptığı planlarda bana ait hiçbir iz yok. Villa yapacağım sana dediği evi, başkası için yapacak ve ben sadece bakakalacağım. En basiti. Öyle "Senin için" "Ölürüm sana." "Sensiz yaşayamam." lar hep yalan, hep masal. İnanacak varsa gözü aşktan görmüyordur bir şeyi ki inanıyordur. Bal gibi yaşar, yaşıyor. Senin dalın kırılıyor, ama o tutunacak bir dal mutlaka buluyor.
Yemek yerken gözlerimiz birleşiyor. Tabağıma dönüyorum. O da dönmek zorunda kalıyor. Bana yaptığı gibi...
Acaba hiç mi sızı hissetmiyor? Kalbi buz tutmuş olabilir mi gerçekten?!!
Korkuyorum.
Olmayacaklardan.
Ehliyetin hayırlı olsun..ikinci kısım biraz huzursuz etti beni..sabredersen durumu çözersin sanırım..ne desem bilemedim..:/
YanıtlaSilcrazywomanrosemary,
YanıtlaSilAllah razı olsun, darısı olmayanlara olsun. Sabrediyorum ama bir noktaya geliyor ki, hiçbir şey çözüm olmuyor. Ben de bilemedim...
Böyle bir trafikte araba kullanmak ha.. zor benim için. onun için ehliyete müracaat fikrimsolmadı benim..
YanıtlaSilBöyle bir trafik derken hocam?? :)
YanıtlaSilİstanbul'da kasap gibi araç sürücüleri var. Ben korqkarım doğrusu. Bisiklete binmek bile mesele.
YanıtlaSilHocam vermiyorlar artık öyle, hele bayanlara. Bırakmak için kusur arıyorlar inanın. Ama tabi İstanbul trafiği nere bura nere... Dağlar kadar fark var. Baştan yorucu, stres dolu.
YanıtlaSil