2 Ekim 2011 Pazar

VE MİMLER ÇOĞALIR: LÜKSLERİMİZ



Yeni bir mim'le karşı karşıyayım. İtiraf etmek gerekir ki, kolay konular değil. İnsanın üzerinde düşünmesi gerekiyor. Bu sebeple insan durup bir içine dönüyor, susuyor, kendini dinliyor, kendini tanıyorsa dile getirebiliyor. Belki bu sayede daha önce fark edemediği şeyleri fark ediyor, bu da yeni bir şey keşfetmiş gibi zevkli veriyor.. 

Yeni mim'imiz, lükslerimiz hakkında. 

Çok fazla lüksüm yok benim. Hatta hiç diyebilirim, bunu okudukça siz de onaylayabilirsiniz. Anlatacaklarıma lüks denebilirse. Çünkü lüks demek harcamada yapılan aşırılıktır.(Lüksün anlamının zamanla değiştiğini unutmamak gerekir. Bir şeyi yapabilme özgürlüğü anlamı daha ağır basıyor şimdilerde.) Benim abarttığım nadir şeylerden biri -nitekim çevremdekiler de bilir- kitaplarımdır. Çok okumamdır. Haftada üç kitap bitirip de hala okuma isteğimin olmasıdır. Yoğun bir KPSS döneminde buna pek fırsatım olmasa da kaldığım yerden devam ediyorum. Düşünün ilkokulda yolda yürürken bile kitap okurmuşuz, okuldan öğle arasında eve gelirken ve de giderken. Arkadaşımla bunu sık sık hatırlayıp güleriz. Sakın kimseye bahsetme bundan, der bana sonra. :)  (Üniversitede, öğretmen adaylarının en son okuduğu kitabın Cin Ali serisi olduğu düşünülürse, hele Türkçe gibi bir bölümde benimki gayet normal.)

Ama elden gelen bir şey yok, ne kadar çok okursam o kadar çok dünyam olur, o kadar çok hisse tanık olurum. Gezip görme arzumu bu yöne yansıtmışım. Düşünsenize oturduğunuz yerden yüzlerce yıl önce yaşayan insanların hayatını uzaktan izliyorsunuz, ya da elli yıl sonra olması muhtemel yaşamları, acıları, mutlulukları... 


Bunun dışında düşkün olduğum şey, özelimdir. Yani özelimden kastım, odam ve eşyalarımdır. Kimse öyle odama pat! diye girmesin, hele uyurken. En sinir olduğum şeydir. Kalp ritmi sorunu da buradan kaynaklanıyor. Mümkünse çıt çıkmasın. Gürültüye de tahammülüm yok. 

Başka bir eve taşınsam da, evlensem de yatağımı yanımda götürmek istiyorum. Ablam dalga geçse de napim, her şeyimi burda yaşadım ben. Bu yatakta gözyaşlarımla ıslattım yastıklarımı, kitaplarla beraber başka dünyalara bu yatakta daldım. Yeri geldi gecenin karanlığında "Ne olur canımı al Allah'ım!" diye dua ettim sessizce. Hele yastığı duvara yaslayıp, ben de yastığa yaslanıp kitap okumanın keyfini hiçbir yerde bulamam. Soğuksa bir de, iyice gömülürsün ya yatağa. Kayarsın yavaşça. Heyecanlı yere gelince birden kalkarsın ya... Hangi sandalye, hangi koltuk verir aynı tadı?! 

***

Telefonum, bilgisayarım, çantam, dolaplarım, çekmecelerim... El sürülmesin. İzin alınmadan el sürülmesin. Ablam her eve gelişinde buna sinirle tanık olsam da sürülmesin. Ki kimsenin eşyasına izinsiz dokunulmayacağını kendisi yeğenime öğretmeye çalışsa da bilirim bu çabası sonuçsuz kalacaktır. Sosyal öğrenme diye bir kuram varken dünyada mümkün değil. Ben nasıl ki başkasının mutfağında "acaba bu bardağı kullanıyor mudur?" diye tedirgin oluyorsam, aynı özeni ve saygıyı "fazlasıyla hatta- ben de bekliyorum. Müsade al, canım feda.

***




En büyük lüksüm, yalnızlığımdır. O an ortamdan uzaklaşmak, tek kelime etmemek, susmak, susmak, susmak istiyorsam rahat bırakılmak isterim. Bir yerlere çekilmişsem bilin ki bu duygular hakimdir. Eğer bu lüksten yoksunsam, ruhum daralır. Yapılan her konuşma anlamsız gelir, kulaklarımı tıkamak, "Yeter!" diye bağırmak isterim. Yapmamak için de çekilir, susarım. Kendimle savaşımı yalnız vermek isterim. Başardıysam kaldığım dönüp yerden devam ederim, başaramadıysam uzun bir susuş beni bekliyor demektir. İster küçük bir oda, ister banyo, ister balkon. O an nere denk gelirse. Kendimi sorgulamam için sessizlik yeterli.

         ***


Dilerim okumaya değer  bir şeyler yazmışımdır. Çünkü ben biraz olsun hafiflediğimi hissediyorum.
Mimin konusunu bulanlar, takip edenler ve bana kadar ulaştıranlar sağolsun. 
;)

2 yorum:

  1. mükemmel bir ifade bu. çok iyi anlatmışsın kendini. kitaplar, odan, yatağın, yalnızlığın.

    çok sevdim çok.

    sen kendine özel bir insansın. bunu pek sölemem. ama en sevdiğim insan türü.
    :)

    YanıtlaSil
  2. :)
    Bazıları buna "sade, sıkıcı, monoton vs." dese de, sen farklı tanımladın.

    İşte benim küçük dünyam. Keyif anlayışı konusunda yalnız değilim sanırım.
    :)

    YanıtlaSil

Her fikir değerlidir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...