Bu ara yaptığım 40 maddelik film listemle haşır neşirim. Şimdilik başındayım ve bir kısmı izlemediğim kült filmlerle dolu. İzleyemediğim ama bir sinemaseverin izlemesi gereken filmler. Görevimi bir borç bilip izlememiş olmamın verdiği utancı görmezden gelip zevkle izliyorum. Bu kült filmlerden biri de 1971 yapım Otomatik Portakal. Düşünün 1971. Ben daha doğmamışım, memleketim sağ-sol davası ile uğraşırken elin Kubrick'i neler yapmış.
Kısa bir bilgi;
Otomatik Portakal / Clockwork Orange
Yapım: 1971 - İngiltere
Tür: Bilim Kurgu, Dram, Müzikal, Suç, Psikolojik, Politik,
Süre: 136 dakika
Yönetmen: Stanley Kubrick,
Oyuncular:
Malcolm McDowell, Steven Berkoff, Adrienne Corri, Patrick Magee, John Clive, Warren Clarke, Aubrey Morris, Sheila Raynor, Michael Gover, Godfrey Quigley, James Marcus, Michael Bates, Carl Duering, Paul Farrell, Clive Francis,
Senaryo: Stanley Kubrick,
Senaryo (Kitap): Anthony Burgess,
Yapımcı: Stanley Kubrick, Si Litvinoff, Max L. Raab, Bernard Williams
Bu filmlerde mümkün olduğunca farklı analizleri okumak, çözümlemelerdeki farklı bakış açılarını görmek gerekiyor. Tabi ki, izledikten sonra. Bu sebeple benim yazdıklarımla yetinmesin kimse. Ne var ne yok okusun. Benimki elbet yavan kalacaktır. Nihayetinde sinema eleştirmeni veya derin sinema bilgisi ve geçmişi olan biri değilim. Bunlar yardımcı olabilir size;
ve
Otomatik Portakal diye çevrilmiş dilimize ama bir ilgisi yok.
"İnsanlıktan çıkmış, robot" gibi bir anlama geliyor.
Kitabından beyaz perdeye aktarılmış zaten.
Filmin başlarında "Bunlar nasıl insan? Iyy, Allah kahretmesin sizi e mi?!" diyorsunuz. Yani ben dedim. Çok itici geldi, her an bırakabilirdim. Meğer tüm şiddet ve cinsel içerikli sahneler filmin vermek istediği mesaja giden yolda bir araçmış. Ama bence abartılı.
Zaten sahneler ve dekorlar tamamen tuhaf, bazılarına göre porno film izlettirmiş yönetmen.
Bana göre de fazlaydı. Ne gerek vardı o kadar şeye?
Genel itibariyle farklı bir film Yadırganabilir türden.
Kubrick'in hayal gücü de acayip hani. İronilerle donatmış filmi.
Düşünün her türlü şiddete, caniliğe, tecavüze, holiganlığa meyilli bir genç çete üyesi Beethoven dinliyor.
Müzikleri ve oyunculukları açısından unutulmazdı.
Alanında özgün bir film.
Karşılaştırılabilecek film sayısı az.
(American Beauty'i andıran yönleri var.)
İktidarlar ve faşist yönetimler itinayla iğnelenmiş.
Göndermeler ince, yerinde.
Bireylerin hayatlarını ve özgürlüklerini kendi hırsları için nasıl harcadıkları resmedilmiş.
Kirlenmişliği, ailenin soğukluğu, sistemin nasıl insanları hortum gibi yuttuğu ve bambaşka imajlarda topluma geri salıverdiği...
ve belki de daha fazlası...
İzleyenler bilir, izlemeyenlerin de "izleyip izlememe" arasındaki ikilemi keyfi bilir diyorum. :)
Tavsiye edebilirim...
Hazırsanız psikolojik gerilime "buyurun" derim.
:)
” Bu günah!
Bu günah!
Bu günah!
Bu günah! Bu günah! Bu günah!
Günah?
Bunun neresi günah?
Bu!
Ludwig Van’ı bu şekilde kullanmak. O kimseye bir zarar vermedi.
Beethoven sadece müzik yaptı. “
(Alex)
“İyilik içten gelir. İyilik bir seçimdir. Bir insan seçemezse, insanlıktan çıkar.”
Yeri gelmişken Beethoven'ın 9. senfonisini dinlemek isteyenler de tıklasın bari.
Sevgiyle kalın...
hmm, izlemedim. izlemeliyim :)
YanıtlaSilbu filmi izlemiştim kimi yerlerde Kubick'in illuminati'nin simgelerini anlattığı film olarak geçiyor gerek anlatımıyla tam bir Kubick filmi..
YanıtlaSilMethini çok duydum ama izlemeye hiç vaktim olmadı, acil vakit istiyorum aciiil :)
YanıtlaSilHayal Meyal, izle derim.
YanıtlaSildoctorsherlock, rumuzun güzel olmuş. :)
YanıtlaSilevet ya, incelense çok şey çıkar filmden.
Maya, ahh canımm, o bol vakitten ben de istiyorum. Gün 36 saat olsa bana uyar.
YanıtlaSilAma eminim ona da şikayetleniriz. :)
teşekkür ederim sitenin ismine uygun birşey düşünüyordum..
YanıtlaSilÖzellikle tek göz simgelerinin üzerinde durduklarını sonrada illuminatiyi başka bir şekilde anlatan ''Eyes Wide Shut-Gözleri tamamen kapalı'' filmi ile devam ettiği de söyleniyor..
doctorsherlock, evet, seni yansıtan bir nick olmuş.
YanıtlaSilAa onu okumamıştım yaa, o filmde kim bilir neler yapmıştır yönetmen...