8 Ekim 2011 Cumartesi

Sayıklama





A: Anneee, ne harikalar yarattın bakim?
D: ??!!?!?! O teyzenin repliği oğlum.  (Bir tiyatro sahnesinde olduğumuzu bugün de hatırlamış oldum, sağ olasın.)


***


R: A, bak uçak geçiyor.
A: Niye çok ses çıkarıyor?
R: Çünkü o savaş uçağı. Savaşa gidiyor. İsrail'e.
A: Ama İsrail görünmez ki, onunla nasıl savaşacak?
R: ??!???!!!   
A: İsrail görünmez, o melek ya hani. Kanatları var. (Meğer İsrafil'i kastediyormuş. Aradaki bağlantıya bak. Nasıl bir şeması var zihninde. Piaget'in kuramları hayatımızın merkezinde sanki.)


***

Evimden, odamdan, yatağımdan uzakta, taş gibi bir yatakta açıyorum gözümü. Ağrılarım biraz azaldı. Öğlen olmasına rağmen odaya hala güneş vurmuyor. Sadece çocuk sesleri geliyor. Hepsi de erkek. 

Kendimizi pasta börek yapmaya adıyoruz. Ne zamandır mutfağa girip özel bir şeyler yapmamanın acısını çıkarıyoruz. Babamın deyimiyle, "Sanki başbakan geliyor. Bir orduya yetecek kadar yiyecek var."  


Günü mutfakta geçiriyoruz. Defalarca malzeme eksikliği çıkıyor. Liste yapılmasına rağmen. İstekler bitmiyor. Geometri dersinde sorunu olduğunu sandığım ablam acayip şekilde kurabiye yapıyor. Üçgen kurabiye nerden çıktı onu da anlamıyorum. Sonra alıyorum elime oklavayı, hamuru, kremayı. Annem olsa "Sen çok beceriklisin, elinin ayarı iyi, ahh bir yapmayı istesen..." İstiyorum anne, gerçek üçgen nasıl olur yapıyorum. Ya da halk tabiriyle muska şekli.

Yaptıklarımızın hiçbirini yiyemeden yatıp uyumaktan korkuyorum. Gerçi güney kutbunu andıran evde durmanın yolu fırında bir şeyler pişirerek ısınmak olmalı. Bu sayede üşümedim. Ama krema gibi karıştırmalı ve sabır gerektiren işler bana kaldı. Tek dezavantajı sıcaktan üşümemek olsa da... 




Bu resim yorgunluğun ardından gelen küçük bir mutluluğun resmi. Emeğin resmi. Şükürün. 
Çay ile harika. 
Uykum geliyor.

***

Bugünü, neşemi kursağımda bırakmasalar bari. Kulaklarımı tıkamalıyım. 

***


M: Sen benim kitaplarımı getirdin mi, onu söyle.
R: Kitapların, "sizlere ömür."  (Gözüm gibi baktım, hatta okumaya kıyamadım.)


***


Üç sene önce fakülteden profesör olup ayrılmış Ahmet Hocamın nasihatlerini yerine getiriyorum şimdilerde. "Devam et! Kimsenin seni durdurmasına izin verme. Hiçbir bahaneyi kendine engel olarak görme. ..." 


Sanırım kaderim onun bana tavsiye ettiği alanda gelişecek.


***


Kitabım beni bekliyor...


***


Biraz daha beklersem yazdıklarımın hepsini sileceğim.
Kapanış;







6 yorum:

  1. Ahmet Hoca'hıh nasipatini ben de beğendim doğrusu. yazıların da bu pazar keyfi için güzel gelmiştir. bunu da bilmeni isterim..

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler, hayırlı pazarlar diliyorum.
    Rahat, keyifli, huzurlu, kafa yormayan bir pazar olsun bugün. :)

    YanıtlaSil
  3. Baştan sona hem görüntüler, hemde yaptıklarınız iç açıcı. Keşke dün okusaydım, çok iyi gelirdi eminim :)

    YanıtlaSil
  4. Aslı,
    Olsun, bugüne kısmetmiş. :D

    YanıtlaSil
  5. ne güzel yazmışsın.

    jean piaget.

    YanıtlaSil
  6. deeptone, geç dönmüşüm kusura bakma ama teşekkür ederim.
    Piaget işte, doğumdan ölüme kadar. Adam boş konulmamış galiba. :D

    YanıtlaSil

Her fikir değerlidir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...