Ben geldiiiiimmmm!!
Herkese merhaba.
Bir haftadır yokmuşum buralarda.
Neler yaptım?.. Bakalım şöyle bir.
En son yüksek lisansa kabul edildiğimi yazmıştım. Evet, kabul edildim. Tam da Türkçe'nin başkentine. Karaman'a. Karamanoğlu Mehmetbey Ünivrsitesi Edebiyat Bölümü. Sormayın hem de Eski Türk Edebiyatı. Osmanlıca falan. Ooo...
Bu duruma çok sevinemediğimi söylemiştim. Çünkü aynı zaman içerisinde bakanımız atama yapılacağını açıkladı. Benim de atanma ihtimalim var. Buna daha çok sevinmiştim. Taa ki, açılan okulları görene kadar. Hepsi doğu dostlar. Hepsi yaa. En batı Aksaray ve Yozgat. Ondan ötesi yok. 17 bin atama ile maalesef bizi susturmaya çalışıyor. Anladığım bu. Nasıl da sevinmişti herkes.
Geçen hafta Çarşamba günü babamla Karaman'a gittik. Önce Konya'ya tabi. Ve işin sinir tarafı, Karaman'ın bu kadar uzak olduğunu bilmiyordum. 3.5 saatlik yol en az 7 saat sürüyor. Çünkü buradan Karaman'a direkt giden otobüs firması mevcut değil!! Yok böyle bir şey. Ne yaparsan yap 7 saati gözden çıkarmak lazım. İster Kayseri'ye git, oradan Karaman'a, ister Ankara'ya oradan hızlı trenle Karaman'a... Neyse, bu iş biraz sıkıntılı.
Üniversitesi yeni. Bir hoca çok hoşuma gitti, diğeri de aksine. Tam bir fosil. Emekli olmuş fakat 5 yıl çalışma hakkı verildi diye tekrar başlamış. Ben de mecbur onun 2 dersini almak zorundayım. Soru işaretlerinden biri şu: Ben atanırsam taa Karaman'a nasıl geleceğim? İki gün ders, iki gün de en az yolda geçer, eder dört gün. Olacak bir şey değil. Atanamasam da, -ki zaten bunu bu dönem de beklemiyorum- yine dört gün yolda gidecek ve ne maddi ne de manevi olarak buna imkanım yok. Artık atılma, dondurma gibi durumların olmadığını duydum. Paranızı yatırdığın sürece atılmıyormuşsunuz. Ben de gelecek güzel günler ve Karaman'a yakın yerler için bu hakkımı saklamak istiyorum. Bakalım, şimdilik düşüncem bu yönde. Ama kendime bile sesli itiraf edemiyorum. Hayırlısı...
Karaman'da Öğretmenevinde kaldık. Ama ondan önce babamın bir öğrencisi karşıladı. Yeni evlenmiş, bizi eve götürdü. Yemek hazırlamış eşi. Eşi de aynı benim gibiydi. Çok iyi anlaştık. Zayıf, benim gibi fazla yemeyen, hoş bir kızdı. İlginçti. Üç ayın içinde sözlenip evlenmişler. Çok sevindi benimle tanıştığına, değişiklik oldum onun için. :D
Fazla gezme imkanımız olmadı, ama şehir genel itibaıyla lüks değildi. Kayseri ve Kırşehir'in ortası bir şey. Yaşanabilir, bana göre ideal.
Bunlar öğretmenvinden görüntüler;
Çok katlı binalar yok. En fazla 4 ya da 5.
Çok gelişmiş değil.
Ama dikkatimi çeken insanları çok iyi. Yardımsever, kibar.
Ve burada okuma oranı Türkiye ortalamasına göre hayli yüksekken orada küçücük çocuklar çalışmaya başlamış.
Ve Türkçe Parkı. Bilenler bilir, ta 13. yüzyılda Karamanoğlu Mehmet Bey'in "Bu günden sonra divanda, dergahda ve bargahta, mecliste ve meydanda Türkçeden başka bir dil kullanılmayacaktır." fermanı ile Türkçeyi resmi dil ilan edişini. Bu sebeple Türkçenin tam merkezi olması özelliğiyle Türkçe Parkı yapılmış. Ve göbeğine de Orhun Abidelerinin bir örneği ya da benzeri dikilmiş.
Belediye, öğretmenevi gibi önemli binalar pembe-turuncu arası renkte. Bu dikkat çekiyor.
Dolmuşları da turuncu, hoşuma gitti, rengarenk.
Parkları çok ve geniş. Yaşlılar Parkı bile var.
Burası da eski ev.
Zaten her yerde "Türkçe Konuşalım." gibi ibareleri görebiliyorsunuz.
Gazipaşa Bedesteni'ni gezdik. Ne ararsanız var hem de çok uygun fiyata.
Tesettürlülere özel kıyafet mağazaları ve eşarpçıların bol olması dikkatimi çekti.
Etli ekmeği de harikaydı. O an karnım çok aç değildi yiyemedim ama yediğim en güzel etli ekmekti.
İncecik, kağıt gibi ve çıtır çıtır. Lezzeti ve de yanındaki ikramlar da cabasıydı.
Çok fazla gezemedik ama benim için uzun zamandan sonra farklı bir deneyim oldu. Belki giderim kimbilir.
Perşembe günü tercihler son. Cuma günü de atama var. Ben 26'yı açmayacağım. Ağustos atamasını beklemeyi tercih ediyorum. İnşallah herkesin gönlüne göre olur. Annem, halam, her gün biri rüyasında bir yeri görüyor. Ben de Rize'yi gönlümden geçiriyorum. Çayeli'ni falan yazdım. Sahilde. Süper olur ama inanılmaz şanslı olmam lazım. Sıra bana gelene kadar oralar muhtemelen dolmuş olur. Artık "atanırım inşallah" demiyorum, "iyi bir yere atanırım." diyorum. Bu uğurda altı ay daha beklemeye razıyım. Ki bir de 4 sene tayin istememe şartı çıkarttı bakanımız. Hele bir de memnun olmayacağımız, sıkıntılı ya da en korktuğum terörün kol gezdiği bir yer çıkarsa 4 sene 40 sene gibi gelir insana. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Yarın teslim edeceğim tercihlerimi. Annem çok umutlu ama ben gayet sakinim, olacağını sanmıyorum 26'yı açmadığım için. Hayırlısı. Hayırlısı. Hayırlısı...
Bu arada dualarını ve ilgilerini esirgemeyen tüm blogger arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Rabbim herkesin gönlüne göre versin inşallah. Çünkü hayat artık çok zor. Lay lay lom değil benim gördüğüm. Sabır, güç, azim gerektiriyor. Rabbim bol bol versin.
Peki bir haftadır bunun dışında ne yaptım? Ablam ve yeğenim vardı. Onlarla vakit geçirdim. Ablamla bol bol Bir Erkek Bir Kadın izledik. İzlediğim dizileri küçümseyen ablam dizinin tiryakisi olmuş. Yeğenim olduğu için (+13) tedirgin izlediğim için keyif alamadım doğrusu.
Bana yol arkadaşı olan kitabım da "Bir Gün" idi. Biliyorum, okumayan kalmadı ama bana bu zamana nasip oldu. Yolda vakit geçirecek, akıcı bir şeyler okuyayım istedim. Ama umduğum gibi değildi. Beğendim ama beklentim daha üst düzeyde olduğu için herhalde olağanüstü gelmedi bana.
Buna başka bir yazımda değinirim inşallah.
İlk birkaç gün moralim hayli bozulsa da, artık altı ay bekleyip daha iyi yerlere gitmeyi (ve ummayı) tercih edebiliyorum şu an. Cuma günü bazıları sevinç bazıları hüzünle karşılaşacak. Ve üniversitede notlarımı paylaşmaktan sakınmadığım en iyi arkadaşım, devlet sırrı gibi tercihlerini benden saklayabiliyor. Yeniden güvenmekle hata ettiğimi düşündürebilen bu arkadaş, benden önde olmasına rağmen işin sırrını bilmiyor. Nasıl biz zihniyetse artık, tatile gider gibi tercih yapıyor. Artık okulların okunuş ahenklerinin güzelliğine bakarak mı seçti, "onda bunda şundadır" diyerek mi bilemeyeceğim. Korkum şu ki, onca puanı araya verip kötü bir yere atanması. Ölü tercih yapmamak adına tercihlerini sordum, yarım saate yakın konuyu kıvırdı da kıvırdı, ben de inadına üsteledim. Ki hala gönderecek haspam. Eksik olsun. Lafını da koymaktan geri kalmadı tabi "Ders çalışmana da engel oluyordur tercihler." şeklinde. Hayırlısı bakalım. Kısmet. Kısmet. Kısmet...
Bu yazı bana iki üç ay gider gibi.
:D
Sevgiler...