2 Şubat 2012 Perşembe

Bir Sayfa Bir Sahne

Fark ettim ki, okuduklarım ve izlediklerim birikmiş ve ben hiç paylaşmıyorum. Yığıla olacak belki ama aklımdayken ve de vaktim varken (ders çalışmamak adına tabi) aradan çıkarayım diyorum. Hı? Ne dersiniz?

Bir Gün'ün önce kitabını okudum, ilk ondan bahsedeyim. Yanımda çayım huzurla yazabilirim.

Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, yazarın dili gerçekten çok akıcı. Hani okurken vaktin nasıl geçtiğini bilmeden devam edebiliyorsunuz ve bakıyorsunuz ki kitap bitmiş. Diline ve üslubuna diyecek lafım yok. Sonuçta olay ağırlıklı. Zaten kitabın arka kapağında çeşitli yayınlardan yapılan yorumlar sizi epey bir şevke getiriyor. Okumamak mümkün değil. Kitabın içeriği hakkında bilgi vermem doğru olmaz zaten. Altını çizebildiğim çok fazla yer olmadı. Bir tek şu kısmı çok beğendim, o da zaten bölüm başında geçen bir söz;

"Filozofik bir biçimde yıl içindeki önemli günleri not etti; kendi doğum gününü ve bir şekilde kendisinin de bir parçası olduğu diğer bütün günleri. bir akşamüzeri aynada güzelliğini seyrederken birdenbire fark etti ki, diğerlerinden daha büyük öneme sahip bir tarih vardı; sahip olduğu tüm cazibenin yok olacağı, kendi ölümünün tarihi; yılın diğer günleri arasında tembelce ve görünmeden yatan. O, her yıl üzerinden geçtiği halde hiçbir işaret ya da ses vermeyen, ama kesinlikle orada olan bir gün. Ne zamandı?  -Thımas Hardy, Tess  "

Bu ifade ve özünde yatan düşünce zaten dehşete düşürdü beni. Hani sanki aynada ben kendime bakarken düşünmüşüm gibi. O noktada durup bir düşündüm ve kitabı kapattım. Düşündüm, düşündüm. Çok yerlere gittim geldim öyle devam ettim kitaba.

Bunun haricinde bir yirmi yıl bambaşka şekillerde yaşamak ve yetişkin olduğunda bazı şeyleri fark etmek korkuttu beni. Dibimde olup da göremediğim, zaman geçtikten sonra göreceğim düşüncesi. Yanımdakilerin, sahip olduklarımın değerini bilememek... Ya da bir şekilde engeller yüzünden ona ulaşamamak. Ki bazen küçücük bir kelime ya da bir mimik olabilir. "Hiçbir şey göründüğü gibi değildir!" şeklinde sonuna kadar inandığım sözün gerçekliğini bir kez daha ispatlaması... Çok şey düşündürdü, hissettirdi bana bu kitap. Düşündükçe daha çok farkına varıyorum bende bıraktıkları hakkında. Trajedik bir hayat hikayesinin bende bıraktıkları...

Yazdıklarımdan beğendiğim yönleri anlayabilirsiniz. Ama çok daha ötesinde bir beklenti içindeydim ben, o yüzden bir parçası eksik kaldı. Ya şişirilerek yapılan yorumları okuduğum için ya da popüler olmasından kaynaklı. Bir de zihnimde hep "Hep Seni Aradım/Wicker Park" isimli film gezindi durdu. Çok etkilendiğim bir film olmuştu zamanında. Ki bir bakıma ona da çok benziyor.

Ayrıntılar güzeldi, gerçekçiydi.
Tavsiye ederim elbette ama benim gibi çok daha fazlasını beklemeyin.

Filme geçecek olursak;



Yönetmen: Lone Scherfig 
Oyuncular: Anne Hathaway, Jim Sturgess, Patricia Clarkson
Orijinal adı: One Day
Yapım: ABD
Tür: Romantik , Komedi
Süre: 108 dk 
Yapım yılı: 2011

Geçtiğimiz sene Carey Mulligan ve Peter Sarsgaard’ın başrollerini paylaştıkları Aşk Dersi (An Education) filmi ile adından bolca söz ettiren Danimarkalı yönetmen Lone Scherfig’in yönettiği film, David Nicholls aynı adlı çok satan romanından beyazperdeye uyarlandı. Filmin senarsitliğini de yazarın kendisi üstleniyor…

Yönetmenin Aşk Dersi adlı filmini de izlemiştim, o da bambaşka bir dünya. 
Kitabını okur okumaz filmini izlemek istedim. Kitabı aynen yansıtılmış, eksik noktalar da var elbette. Hep Dexter'in kırdığı cevizler ön planda :) tabi kızımız da eksik kalmıyor. Neyse...

Romantik film sevmeyen erkek arkadaşım bile beğendi. "Nereden buldun bu filmi? Güzelmiş, farklıymış." dedi.
Kitabını okudum deyince "Hele belli." dedi. :) Ne demekse o. 

Kitaba göre doğal olarak hızlıydı film. O yüzden kitabı okumayanlarda bazı soru işaretleri oluşabilir.
 Hayal ettiğim gibiydi hemen hemen.
Ama Dexter'a 40'lı yaşlar pek gitmemiş. Hala artist, hala yakışıklı duruyor adam.

Görüntüler iyiydi. 
Bir gün çerçevesinde zamanın akışına seyirci olmak zaten bir yolculuk yapıyor hissi uyandırıyor.

Anna Hathaway de o role tam oturmuş yani. Kendime benzettim. Bir kendine bakmalar, bir değişimler, bir güzelleşmeler, bir gerçekten kız olmalar falan. Gözlükler gider lensler gelir. Huu...

Güzeldi yaa.
Ama "Kitap mı, film mi?" derseniz her zamanki gibi "Kitap!" derim.
İyi seyirler...
Bunlar da filmden;













16 yorum:

  1. Kitabı merak ettim :)
    o alıntı kısmı gerçekten çok güzel.

    YanıtlaSil
  2. Filmi izledim fakat kitabını okumadım.

    İzlerken gerek konusu, gerek oyucularıyla çok begenmiştim.

    YanıtlaSil
  3. bu filmi bir seyahat sırasında tesadüf ederi görmüş izlemeye başlamıştım ve beğenmeye bsşlamıştım.Oysa filmden mi otobüsteki televizyondan bir arıza mıdır nedir devamını getiremedim.Ve filmi bir daha da bulamadım.kimin oynadığını bilmiyordum.Ama aklımda bir fransız filmi diye kalmıştı benim.Kimin oynadığını bile unutmuşum.paylaşımın memnun etti.araştırmam daha kolay olacak:-)

    YanıtlaSil
  4. Siyah Kuğu, evet de mi? Fransız filmine benziyor. Ama tabi bazı sahneler orada geçiyor da. Araştır ve devamını getir istersen. Yorumunu beklerim yine. ;)

    YanıtlaSil
  5. ay ay ay aradığım postu buldum! ne zamandır aklımdaydı, haftasonu bu kitabı rafından elime aldım arkasını okudum okudum bırakmak zorunda kaldım üstümde para yoktu :) bu haftasonu ilk iş almak olucak. benimde beklentim büyük bakalım n'olucak? :)

    filmini de izlememek içn zor tutuyorum kendimi, çünkü ilk kitabını okumak istiyorum.

    daha da meraklandım şimdi^^

    YanıtlaSil
  6. Kuulumsu Kadın, al bence de oku derim. Kitabını oku, filmini izle, ondan sonra yorumlarını beklerim. Konuşur paylaşırız yine ;)
    Meraklan meraklan :D

    YanıtlaSil
  7. hahaha yine bir şaşkolozluk yaptım iyi mi:-))ben aşk dersi için söylemiştim ,fransız bir film diye.Siyah kuğu filminde bir fransız oyuncu oynuyor ama film genel itibariyle frnasız filmi değil.ABD yapımı bir film.Psikolojik bir film olmakla beraber gerilimli bir film bana kalırsa.neyse ben çok karıştırmasam iyi olacak:-))

    YanıtlaSil
  8. kitabın yarısına geldiğim sırada film vizyona girince çok dirensem de gidip izlemiştim, tüm uyarlamalarda hissettiğim gibi okuduğum kısımlarla aklımdaki sahneler hiç uyuşmadı ama daha sonra bıraktım kendimi filme ve gerçekten çok beğendim, hafiften Türk filmi tadındaydı, senede bir gün gibi :)hatta ben de uzun bir yorum yazmıştım bu filme dair :)
    Wicker Park da çok öncelerde izlediğim ve beğendiğim bir filmdir :)

    YanıtlaSil
  9. Siyah Kuğu, hımm sen ona mı diyordun? Anladım şimdi. :) Yok yok anladım karıştırmadın. Yine buyur gel

    YanıtlaSil
  10. greta, merak ettim yorumunu bulursam okuyacağım. Wicker Park da unutamadığım filmlerden biri benim.

    YanıtlaSil
  11. öncelikle bloguma hoşgeldin yorum da burada, keyifli okumalar :)
    http://gretaninkelebekleri.blogspot.com/2011/10/hungur-hungur-one-day.html

    YanıtlaSil
  12. filmini de kitabını da sevdim. iyi hatırlattın filmi bi daa izleyim. yazmıştım blogumda.
    :)

    YanıtlaSil
  13. deep, ben de senin film ile ilgili yorumuna göz atayım bi'

    YanıtlaSil
  14. Kitabını okumadım ama filmini izledim. Çok beğenmiştim :)

    YanıtlaSil
  15. kirazlı sakız, kitabı daha güzel canım. Hani ikisinin uyuşup uyuşmaması konusunda hayalinde farklı tasarımlar oluyor ya, o hoş.

    YanıtlaSil
  16. film gercekten ilginçti. konu yabancı olmasa da sunum farklı ve güzeldi.
    bitti sanıyorsun yeniden başlıyor..

    tavsiyen üzerine seyrettim ve beğendim cnaım teşekkür ediyorum tanıtımın için.

    filmi izlediğim için kitabını okumayı düşünmüyorum .

    f,ilm başlarda içimi karartmıştı biraz kapalı bir hava gibiydi ama sonu güneşli geldi:) üzücü olmasına rağmen..

    YanıtlaSil

Her fikir değerlidir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...